21 Ağustos 2015 Cuma

Vapur

Dünya üzerindeki hangi popüler şehri düşünürseniz düşünün, o şehrin sahip olduğu sembol olmuş birkaç objesi mutlaka vardır.

Örneğin Paris’i düşünün hemen aklınıza eyfel kulesi gelir, ya da New York’u düşünün Özgürlük Anıtı gözlerinizin önünde canlanır, Venedik? Gondollar geçmeye başladı önünüzden değil mi? Peki ya Londra? Thames Nehri üstünde kurulu Big Ben, London Bridge, London Eye falan hiç gitmemiş olsanız bile zihninizde parıldar.

Şimdi gelelim İstanbul’a. Nedir acaba İstanbul’un sembolü? Boğaz mı? Sultanahmet mi? Taksim Meydanı mı? Aslına bakarsanız hepsi. Ama bence bunlarla birlikte İstanbul’u diğer şehirlerden en ayırt edici kılan özelliği olması sebebiyle sokak hayvanları ve vapurlar derim.

Şimdi de vapurlara gelelim. Küçük bir botdan devasa gemilere kadar denizde çalışan bütün araçların ruhu olduğunu düşünürüm, aslında düşünmem çünkü bundan son derece eminim. Denizde bir araç ile seyir ediyorsanız o araca inanmanız gerekir, o aracın dilinden anlamanız gerekir ve o aracı sevmeniz gerekir. Çünkü deniz paranın en az işe yaradığı yerdir! Araban bozulunca çekersin kenara ararsın ustayı ya da çekiciyi gelir çözer sorununu. Ama denizde kayığının dilinden anlamıyorsan paran ile sorununu çözene kadar saygısızca çıktığın deniz seni ağır şekilde cezalandırır!


İşte bizden çaldıkları güzelim vapurlar

Deniz ve deniz araçları ile ilgili kısa girizgâhımı yaptığıma göre asıl bahsetmek istediğim konuya gelebilirim, vapurlar!

Her deniz aracının ruhu vardır dedim ya,  vapurların çok daha ince bir ruhu vardır. Yıllardır Kadıköy – Beşiktaş arası bir kısmı daimi yolcuları olmak üzere yüzbinlerce insanı taşımış bu araçların nasıl ruhu olmadığını düşünülebilir ki. Ki bu ruhun en güzel temsilcisi İstanbul’un diğer bir sembolü olan simitleri pike yaparak kapma mücadelesi yaşayan bir başka sembol martılar değil midir?

Ama bu ruhu da bizden çalıyorlar! Kimler mi çalıyor? Kendi uydurdukları ve kutsallaştırdıkları değerleri toplumsal değer olarak bütün ülkeye dayatan, yandaşları her türlü suçtan muaf tutan, muhalifleri ise düşman ilan ederek her türlü acıyı müstahak gören, insanlık erdeminden en ufak bir zerre nasibini almamış yavşaklar!

 İşte bu da hamur kafalıların harika ! yeni vapuru

                                                                       

Sistemin en güzel işleme aracı olan, ihtiyacınız olmadığı şeyleri size ihtiyacınız varmış gibi sunma silahını kullanarak çalıyorlar vapurları elimizden. Bu şehrin en güzel özelliklerinden birisi olan sokak kültürünün yansıması vapurlarımızı alıyorlar, hepimizi kontrol altına alma amacıyla dayattıkları AVM mantığında çalışan dört tarafı kapalı iğrenç yeni vapurları bize dayatıyorlar.

Alın yapın işte kıyasınızı !



Çünkü bunu yapan adamlar dört tarafı kapalı ve klimalı vapuru, püfür püfür deniz havasını içinize çektiğiniz vapura tercih ediyorlar. Çünkü bunu yapan adamlar hayatlarında hiç vapurun dümen suyundaki köpüklere bakarak, boğazın yüzünü ıslatan damlacıkları ile irkilirken sigarasının dumanına dertlerini bağlayıp üflememiş kız kulesine doğru. Çünkü bu adamlar güvertede gazete kâğıdına sarılı kutudan bira yudumlamamış vapurda, bunu yapanlara da sistem düşmanı olarak bakmışlar, bilmiyorlar onun için birbirini hiç tanımadan birasını yudumlayan adamla çay içenin Kadıköy’den Beşiktaş’a yaptığı derin ve samimi sohbeti. Çünkü bu adamlar vapurda bakışlarından samimiyet fışkıran konservatuar öğrencilerinin konser kalitesinde yaptıkları harika müzikten rahatsız olmuşlar. Onlar bu etkileşime girmek yerine, yolsuz ihale ile vapurdaki ekranlardan reislerinin propagandasını yapan yandaş medya kanalını izlemek istemişler. Bisikletle vapura binip adalara gitmemiş hiç, bisikleti ile vapura binene de garipser gözlerle bakmışlar. Yani bu adamlar, hastalıklı beyinlerinin doğru kıldığından farklı davranını anlamaya çalışmamış, anlamak bir kenara yıllardır bastırılmış duygular ile içerisinde büyüttüğü nefret tohumlarının filizlenen silahlarını hiç çekinmeden bu kişilere doğrultmuş.



Ve yıllardır yaptıkları, milli irade saçmalığı altında uydurdukları toplumsal değerleri yükseltme yalanı ile karabasan gibi işgal ettikleri zihinlerimizin artık en derinine girip, kalan son gerçek değerlerimizi de yozlaştırmaktalar.

Hepimize geçmiş olsun.