3 Kasım 2015 Salı

1 Kasım 2015 Seçimlerinde Seçmenin Verdiği Mesaj

Her seçim sonrasında gazeteciler, televizyoncular, siyaset uzmanlar vs gibi ekranlarda sık sık gördüğümüz ama aslında pek bir boka yaramayan abiler ablalar tarafından bir süre gündemi işgal eden konu “seçmenin siyasilere verdiği mesaj” olarak karşımıza çıkıyor.

Her yorumcunun seçmenin verdiği mesaj ile ilgili büyük resimde birbiriyle paralel, detaya inince küçük yorum farklılıkları bulunduran gözlemleri var.

“Seçmen artan şiddet olaylarına tepki gösterdi”, “seçmen milliyetçi söylemlere dur dedi”, “seçmen ekonomik istikrarı seçti”, “seçmen büyümeye devam dedi” en sık karşılaştığımız yorumlar olarak bu derin analiz yeteneği olan harika insanlar tarafından bizlere sunulan örnekler.

7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 olmak üzere beş ay ara ile iki genel seçim yaşadık ve bu iki seçimde de oy kullanan seçmenler üç aşağı beş yukarı aynı kişilerdi. 7 Haziran seçimleri sonunda seçmenin verdiği mesaj hakkındaki genel kanı “seçmen tek başına iktidara dur dedi, koalisyon hükümetini istedi” olduğu yönündeydi. Aradan beş ay geçti, beş ay önce “biz tek başına iktidardan sıkıldık, koalisyon hükümeti istiyoruz” mesajı verdiği düşünülen seçmen beş ay sonra “yaa biz vazgeçtik koalisyon hükümetinden, tek parti iktidarı istiyoruz artık” mesajı verdiği hakkında ortak karara varıldı.

Bu beş aylık sürede ne oldu da seçmenin fikri değişti ?

Yüzlerce insan askeri üniforma ile kimin için olduğu belli olmayan bir savaşta öldü, keza yüzlercesi de üniformasız!

Suruç’ta, tek amaçları global devlet terörünün yerle bir ettiği Kobane’nin yeniden inşasına destek olmak, orada yaşayan çocukların yüzlerinde bir tebessüm oluşturmak olan 27 insan katledildi, 100e yakın kişi yaralandı.

Faşist 80 darbesinin ezilenleri daha da ezerek, gücü tek elde toplama amacıyla yarattığı %10 seçim barajı ucubesini her türlü engele rağmen yerle bir edip meclise 80 vekil gönderen bu ülkenin yasal bir partisinin mitinginde 2 adet bomba patladı. 2 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı.

Ankara’da, bu ülkenin başkentinin en merkezi yerlerinden birisinde Barış, Özgürlük ve Adalet için bir araya gelen “iyi” insanların tam ortasında bomba patladı. 95 kişi hayatını kaybettiği, 246 kişi yaralandığı, Türkiye tarihinin en kanlı eylemi gerçekleşti! Bu olaylarda bahsettiğim yaralanmalar burun kanaması, parmak kırılması yaralanmaları değil. Kol – bacak kopması yaralanmaları!

7 Haziran seçimlerinde tek parti iktidarına yetecek oyun alınamaması neticesinde koalisyon kurulmaması nedeniyle anlamsız şekilde gidilen 1 Kasım seçimleri arasında geçen beş ayda kana ve acıya bürünen ülkede tek parti iktidarına giden bir seçimin sonucunu “seçmen istikrarı seçti” diye yorumlamak, yandaş yavşaklığından başka bir şey değildir.

Ben size söyleyeyim mi seçmenin seçim sonucunda nasıl bir mesaj verdiğini?

Bir kere mesaj verebilmek için mesaj verebilecek kapasiteye sahip olmak lazım, dolayısı ile seçmen mesaj falan vermedi, seçmen içindeki kötülüğü kustu! Seçmen dedi ki; Ben gücü acı çektirmek olarak görürüm, ve güçlünün yani acı çektirenin yanında olmak isterim. Nasıl ki zamanında Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta gözünü kan bürümüş nefretten beslenen iktidar ile beraber olup; düşünen, sorgulayan, eleştiren iyi insanları katlettiysem. Nasıl ki 6-7 eylül olaylarında bir araya gelip Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin evini yağmalayıp, canlarını aldıysam değişmedim, yine yaparım, yapanın da yanında olurum !

Toplumumuzun sorunu cahil olmak falan değil, toplumumuzun sorunu kötü olmak. Seçimde bir mesaj verdiyse de verdiği bu mesaj kötünün ve kötülüğün yanında olmasıdır.


Hala bu ülkeden umudu olan varsa da, onun içindeki umut ışığını sikeyim !