30 Ağustos 2012 Perşembe

Birisi Efsane mi dedi ?

Kendi kendime futbola dair konular ile ilgili blog yazmama gibi bir karar, aslında karar değil de düşünce içerisine girmiştim. Ancak internette anlamsızca harcadığım zaman dilimlerinde tesadüfen karşılaşmış olduğum bir fotoğraf bu düşüncemi geçersiz kıldı.

Hani hep kıyaslanan bir Hagi mi ? Alex mi ? mücadelesi vardır ya, bir de bu son günlerde yaşanan Aykut Kocaman Alex çekişmesi. İşte o görmüş olduğum fotoğraf ve Aykut Alex çekişmesinin Hagi Alex kıyası ile harmanlanması bu yazıyı yazma hissi uyandırdı içimde.

Hiç kariyer, başarı vs muhabbetlerine girmeyeceğim çünkü bu konuların galibi ortada. Bahsetmek istediğim konu şu; Hagi Galatasaray'da futbolu bıraktığında 36 yaşındaydı ve 1996'dan beri ne taraftar, ne yönetim ne de Fatih Hoca tarafından bir kere bile takıma zarar verdiği, futbolu olumsuz etkilediği gibi bir sebep ile gündeme gelmedi. Alex ise an itibari ile 35 yaşında ve muhtemelen bu sezon Fenerbahçe'de ki son sezonu olacak. Alex iki senedir hem taraftar, hem yönetim hem de Aykut tarafından eleştiriliyor, yargılanıyor ve sorgulanıyor. Biz Hagi'yi bir gün bile sorgulamaz ve iki kere yaşadığı başarısız teknik direktörlük macerasına rağmen adını duyduğumuzda gözlerimizden yaş gelip, kalplerimiz yerinden çıkarcası duygulara anarken daha neyin başarısı, sevgisi, aşkından bahsediyorsunuz ?

Gelelim fotoğrafa;

İlgili foto Helsinki'de bir festivalde çekilmiş. Pembe şapkalı küçük kızı gördünüz değil mi ? Hani arkasında 10 Hagi yazan. O forma Hagi'nin 1986 - 1990 yılları arasında giydiği Steau Bükreş forması, yani en az 22 sene önce giydiği forma.

İşte, efsane böyle olunur.

Yıl 2012 Steaua'lı Hagi Formalı Minik Kız

Yıl 1989 George Hagi

Fotoğraf kaynağı için flyingdutchman'e sonsuz teşekkürler :)

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Kim Sizin İçin Dans Eder ?



Tarih sahnesinde spor, müzik, siyaset ve sanat dallarında ortaya çıkan ve milyonlarca insan için efsane olmuş kahramanlar mevcuttur. Bu efsaneler içerisinde benim için en büyüklerden birisi Muhammed Ali'dir.

Kimileri için efsane olmanın gerekçesi sadece icraa ettiği alanda mükemelliğe yanaşmak iken benim için efsane olmanın kriteri alanında mükemmelliği yakalamak ile birlikte otoriteden ziyade insanlar için çaba göstermektir. Muhammed Ali işte bunu başaran yegane efsanelerden belki de en büyüğüdür.

Spor hayatı boyunca gerek rakiplerine karşı gösterdiği agresif ve ukala tavrının arkasından hepsini haklı çıkartması, gerekse Amerikan Hükümet'inin politikalarına karşı dik duruşu bunun en güzel gerekçesidir. Ali,Vietnam  Savaşın'a katılmayı reddetmesinin ardından Amerika'da ciddi bir kesim tarafından eleştiri oklarının üstüne yöneltimesine en güzel cevabı, savaşın bitmesinine yakın George Foreman ile yaptığı maçta kendisi gibi efsane olan hocası Drew Bundini Brown'ın konuşmasının ardından ringde vermiştir.

Hocası Bundini maçtan önce Ali'ye spor tarihinin en güzel konuşması olan;

“Danset şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için danset.. Çocuklar için salla yumruklarını.. Kiralarını ödeyemeyen işsizler için danset, şu alçağın işini bitir.. Meyhanelerdeki ayyaşlar için danset şampiyon, kanserden geberen yoksul hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkümlar için, herkesin terkettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için.. Danset şampiyon, savaş onlar için! Bu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin.. Düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için.. Meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için.. Bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için, danset şampiyon, savaş onlar için.. Temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için.. Savaş onlar için şampiyon! Otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin! Seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi.. Sokaktaki insanlar kurtardı seni.. Şimdi sokaklar adına savaş, hadi yavrum işini bitir şu aşağılık herifin.. Bu ring ikinize fazla, hadi bitir işini, suratını paramparça et.. Yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına! Hadi yavrum salla yumruklarını, Muhammed Ali'yi hiçkimse yenemez, hiçkimse.. Sadece Cassius Clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil. Danset şampiyon, hadi oğlum, danset !!!

Sözleri ile haykırmıştır. Ve Ali o maçta otorite sahipleri için değil, sokaklar için dans edip yumruklarını sallamıştır.

Belki Muhammed Ali ringe çıktığı rakiplerinin hiçbirisi kadar iri cüsseli bir adam değildi, fakat rakiplerinin hiçbirisi de Ali kadar büyük bir yüreğe sahip değildi!

Ali efsane oldu, çünkü hep sokaklar için dans etti !

*Bundini'nin sözlerinin orjinal versiyonuna ve ayrıntısı için tıklayınız




6 Ağustos 2012 Pazartesi

Fark Yaratan Bir İnsan: Dick Fosbury

Devam eden Londra 2012 oyunları sebebi ile şahsi gündemimi genel olarak Olimpiyatlar oluşturmakta. Bu sebeple oyunları izlerken hatırladığım ve birazcık da araştırdığım atletizm tarihine damgasını vurmuş olimpik bir kahramandan bahsetmek istedim.


Her konuda "Fark yaratan insan" olmanın önemi vurgulanır ya, belki de Fosbury bunun en güzel örneğidir.

1968 Meksika oyunlarına kadar yüksek atlama kategorisinde sporcuların hemen hemen hepsi bu görseldeki stilde atlayarak çıtayı en yüksekte geçmeyi hedeflemekteydiler.


Ta ki Fosbury sahneye çıkana kadar.
Yüksek atlamada o ana kadar elle tutulur herhangi bir başarısı olmayan, hatta yüksek atlamaya da denemiş olduğu diğer spor dallarındaki başarısızlığı sebebi ile geçiş yapan hatta ve hatta bir söylentiye göre oyunlar öncesi bir arkadaşlarının karavanında biraz takılmaları! sebebi ile açılış seromonisine de geç kalan Fosbury'e yarışmak için sıra geldiğinde 80000 kişilik olimpiyat stadyumunun ağzı açık kalacaktı.

Bu zamana kadar hiç denenmemiş bir stil ile (daha sonra Fosbury Flop olarak anılacak olan) atlayışını gerçekleştiren Fosbury, herkesin şaşkın bakışları arasında 2.24 mt yüksekliğindeki çıtayı devirmeden atlayışını gerçekleştirecek ve altın madalyaya uzanacaktı.



Fosbury'den önce
Forbury'den sonra



Fosbury 1968 oyunlarının ardından olimpiyatlara bir daha katılmadı. Ama 1972'de 40 atletin 28'i, 1980'de ise 16 finalistin 13'ü bu stili kullandı. Ve 1972'den sonra Fosbury Flop tekniğini kullanmayan hiçbir yüksek atlamacı madalya kazanamadı.



3 Ağustos 2012 Cuma

2020 İstanbul Olimpiyatları

1896 yılında Atina'da ilk defa organize edilmesinin ardından belki de Dünya'nın en prestijli organizasyonu Yaz Olimpiyatları olmuştur.

Dünya kupası, Akademi ödülleri vs gibi başka çok büyük organizasyonlar gerçekleştiriliyor olsa dahi, bunlar genellikle katılım ve takip açısından belli başlı ülkelerin hegomonyası altında olduğundan ve başarı kriterinin yayılmayıp tek bir sonuç altında toplanmış olması sebebi ile pek adilane yarışın sergilenmediği başarı mücadeleleri olmuştur. Fakat olimpiyatlar ise antik kültürün etkisi ile gelişen bir süreç olup, başka bir organizasyonda başarı elde etmesi mümkün olmayan, haritada yerini dahi bilmediğimiz bir ülkenin de başarıya ulaşması açısından nispeten daha adilane mücadelenin sergilendiği kategorilerin organizasyonu olma becerisini gösterebilmiştir.

Olimpiyatlar hakkındaki genel görüşüm bu bilgileri içerirken şimdi asıl bahsetmek istediğim konuya, Türkiye'nin 2020 olimpiyatlarına adaylığını koymasına geleyim.

2000 Olimpiyatlarından bu yana düzenlenen her organizasyona ısrarla aday olan bir ülkeyiz. AB adaylığı gibi uluslararası platformlarda adaylığımızı ısrarla sürdürmek açısından süper bir başarıya sahip olsak dahi, bu adaylığı gerçeğe dönüştürmekte ise bir o kadar süper başarısızız.

Bu Zamana Kadar Olimpiyatlara Ev Sahipliği Yapan Ülkeler


Şimdi sırayla adaylığı kaybettiğimiz ülkelere bakalım; 2000- Sidney, 2004- Atina, 2008- Çin, 2012- Londra (Aday olmadık) ve 2016- Rio de Janerio. Objektif düşündüğümüzde rakiplerimizin hepsi bizden olimpik anlamda kat kat daha üstün ülke ve kültürler.

Oturdum üşenmedim, ilk madalyayı kazandığımız 1936 Berlin Olimpiyatları'ndan bu yana hangi kategorilerde hangi madalyaları kazandığımızı çıkarttım.

Copy Paste değil, alın teri.
Görüyoruz ki 39 adet olimpiyat kategorisinden sadece 6 tanesinde madalya elde edebilmişiz. Bu kazandığımız madalyaların ise %71 i Güreş kategorisinden kazanılan madalyalar.

Başbakan tarafından 2020 adaylığımız "Bugün ülkemiz ve insanımız için son derece önemli gördüğümüz 2020 Olimpiyat Oyunları adaylığımızı buradan bütün dünyaya ilan etmek üzere bir araya geldik. Heyecanlıyız, çünkü bu defa hedefe ulaşacağımıza samimiyetle inanıyoruz. Türkiye özünde bir olimpiyat ülkesidir. Meşale bu ülkeye çok yakışacaktır." demeci ile açıklanmıştı.

Şimdi birazcık samimi bir dille yorumda bulunmak istiyorum. Ahh be güzelim sen bu ülkeyi ne sanıyorsun Allah aşkına ? Neredeyse güreşten başka hiç bir kategoride yokuz olimpiyatlarda, zaten son yıllarda güreşçi bile yetiştiremiyoruz! sen ne yiyorsun ne içiyorsun o oksijeni bedeninde nasıl bir reaksiyona sokuyorsun da Türkiye'yi Olimpiyat ülkesi sanabiliyorsun ? 
Heee pardon, yoksa Türkçe Olimpiyatlarını yaptın falan diye mi olimpiyat ülkesi olduk, bak bu hiç aklıma gelmemişti, alem adamsın vallahi.

Ve diyeceğim o ki bu zamana kadar olimpiyatlara ev sahipliği yapan ülkelerin hepsinin olimpik anlamda başarılı ülkeler olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu kadar başarısız bir olimpiyat ülkesi olarak (2012 de henüz madalyamız yok lann!) 2020 olimpiyatlarını bize Nahhh verirler.

P.S. eğer ki alırsak da fena göt olurum :)