Her seçim sonrasında gazeteciler, televizyoncular, siyaset
uzmanlar vs gibi ekranlarda sık sık gördüğümüz ama aslında pek bir boka
yaramayan abiler ablalar tarafından bir süre gündemi işgal eden konu “seçmenin
siyasilere verdiği mesaj” olarak karşımıza çıkıyor.
Her yorumcunun seçmenin verdiği mesaj ile ilgili büyük
resimde birbiriyle paralel, detaya inince küçük yorum farklılıkları bulunduran
gözlemleri var.
“Seçmen artan şiddet olaylarına tepki gösterdi”, “seçmen
milliyetçi söylemlere dur dedi”, “seçmen ekonomik istikrarı seçti”, “seçmen
büyümeye devam dedi” en sık karşılaştığımız yorumlar olarak bu derin analiz
yeteneği olan harika insanlar tarafından bizlere sunulan örnekler.
7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 olmak üzere beş ay ara ile
iki genel seçim yaşadık ve bu iki seçimde de oy kullanan seçmenler üç aşağı beş
yukarı aynı kişilerdi. 7 Haziran seçimleri sonunda seçmenin verdiği mesaj
hakkındaki genel kanı “seçmen tek başına iktidara dur dedi, koalisyon
hükümetini istedi” olduğu yönündeydi. Aradan beş ay geçti, beş ay önce “biz tek
başına iktidardan sıkıldık, koalisyon hükümeti istiyoruz” mesajı verdiği düşünülen
seçmen beş ay sonra “yaa biz vazgeçtik koalisyon hükümetinden, tek parti
iktidarı istiyoruz artık” mesajı verdiği hakkında ortak karara varıldı.
Bu beş aylık sürede ne oldu da seçmenin fikri değişti ?
Yüzlerce insan askeri üniforma ile kimin için olduğu belli
olmayan bir savaşta öldü, keza yüzlercesi de üniformasız!
Suruç’ta, tek amaçları global devlet terörünün yerle bir
ettiği Kobane’nin yeniden inşasına destek olmak, orada yaşayan çocukların
yüzlerinde bir tebessüm oluşturmak olan 27 insan katledildi, 100e yakın kişi
yaralandı.
Faşist 80 darbesinin ezilenleri daha da ezerek, gücü tek
elde toplama amacıyla yarattığı %10 seçim barajı ucubesini her türlü engele
rağmen yerle bir edip meclise 80 vekil gönderen bu ülkenin yasal bir partisinin
mitinginde 2 adet bomba patladı. 2 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi
yaralandı.
Ankara’da, bu ülkenin başkentinin en merkezi yerlerinden
birisinde Barış, Özgürlük ve Adalet için bir araya gelen “iyi” insanların tam
ortasında bomba patladı. 95 kişi hayatını kaybettiği, 246 kişi yaralandığı,
Türkiye tarihinin en kanlı eylemi gerçekleşti! Bu olaylarda bahsettiğim
yaralanmalar burun kanaması, parmak kırılması yaralanmaları değil. Kol – bacak kopması
yaralanmaları!
7 Haziran seçimlerinde tek parti iktidarına yetecek oyun
alınamaması neticesinde koalisyon kurulmaması nedeniyle anlamsız şekilde
gidilen 1 Kasım seçimleri arasında geçen beş ayda kana ve acıya bürünen ülkede
tek parti iktidarına giden bir seçimin sonucunu “seçmen istikrarı seçti” diye
yorumlamak, yandaş yavşaklığından başka bir şey değildir.
Ben size söyleyeyim mi seçmenin seçim sonucunda nasıl bir
mesaj verdiğini?
Bir kere mesaj verebilmek için mesaj verebilecek kapasiteye
sahip olmak lazım, dolayısı ile seçmen mesaj falan vermedi, seçmen içindeki
kötülüğü kustu! Seçmen dedi ki; Ben gücü acı çektirmek olarak görürüm, ve
güçlünün yani acı çektirenin yanında olmak isterim. Nasıl ki zamanında Maraş’ta,
Çorum’da, Sivas’ta gözünü kan bürümüş nefretten beslenen iktidar ile beraber
olup; düşünen, sorgulayan, eleştiren iyi insanları katlettiysem. Nasıl ki 6-7
eylül olaylarında bir araya gelip Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin evini
yağmalayıp, canlarını aldıysam değişmedim, yine yaparım, yapanın da yanında
olurum !
Toplumumuzun sorunu cahil olmak falan değil, toplumumuzun
sorunu kötü olmak. Seçimde bir mesaj verdiyse de verdiği bu mesaj kötünün ve
kötülüğün yanında olmasıdır.
Hala bu ülkeden umudu olan varsa da, onun içindeki umut
ışığını sikeyim !