21 Aralık 2011 Çarşamba

Dolmuş Şoförü Sendromu


Ademoğlu'nun hayatta yaşaması muhtemel tedirginlikleri düşündüm de, "dolmuş" aletinin bu sorunun en büyük kaynaklarından birisi olduğuna kanaat getirdim. Dolmuş ile seyahat ederken yaşanması muhtemel onyüzbinmilyonlarca tedirginlik, korku ve dehşet yaratacak olay içerisinden bir tanesini cımbız ile seçtim, şimdi de anlatacağım.

Dolmuş aletinin sadece Türkiye'ye has bir ulaşım aracı olduğunu ve bu aleti kullanan meslek grubunun (Şoför demiyorum, çünkü onlar başka bir şey) sanki özel bir eğitim almışcasına aynı hal ve tavırları sergilemesinden dolayı bu olay güzel yurdumun her köşesinde başınıza gelebililir.

İyi bilmediğiniz bir şehir veya bir semte gidiyorsunuz ve size tarif edilen bir noktaya ulaşmanız gerekiyor. Dolmuş aletini kullanan sürücülerin üstün araç kullanabilme kabiliyetleri ve kural tanımazlıkları sebebi ile en hızlı ve en ekonomik çözüm bu rotayı dolmuş ile kat etmek oluyor. Bu sebepten dolayı gidilmesi gereken noktayı size tarif eden şahıs bineceğiniz dolmuşu "x'in önünden kalkan mavi(dolmuş veya dolmuş başlığı rengi değişkenlik gösterebilir) dolmuşlara bin" emir cümlesi ile tarif ederken, ineceğiniz noktayı da "şoföre beni x cami(bu nokta genellikle bilinen bir kamu binası olur;okul vs de olduğu bazı olaylarda gözlemlenmiştir) cümlesi ile tarif edip işin içinden sıyrılır, artık kaderiniz ile baş başasınız demektir. Maceraya hazır olun.

Dolmuşa binip şoföre ücreti uzatırken aynı zamanda da "Kaptan beni x camiisinin önünde indirir misin?" ricasını ettikten sonra kendinizi Dolmuş şoförünün kollarına bıraktınız demektir, artık o dolmuştan inene kadar yaşayacağınız tarifi imkansız bir tedirginliğe hazır olun. Hedef noktanın, başlangıç noktasından ne kadar uzakta olduğu konusunda da fikriniz yoksa endişeniz katlanarak artacaktır.

Dolmuş şoförü yolcu kapabilme sevdası ile aracının kornasını ilk kez keşfetmiş gibi her yol kenarında duran vatandaşa yaklaşarak seyrine devam ederken siz iç sesinizin sorduğu "ulan unuttu mu bu adam acaba bizi?" sorularına ile boğuşup, "acaba sorsam mı daha ne kadar var diye, yoksa biraz daha gidince mi sorayım?" ikiliminden çıkmaya çalışırsınız.

Bir süre böyle devam eder yolculuk. Eğer şanslı iseniz kahraman dolmuş sürücümüz size (cinsiyet ve yaş kombinasyonunuza göre: abi,abla,amca,teyze,dayı,yenge,kardeş,birader gibi hitap şekillerinden birisini kullanarak)"siz burada ineceksiniz" diyecektir.
Yok eğer şanssız bir kul iseniz; Belli bir süre yolculuğunuza dolmuş şoförünün yolcu kapmak için yaptığı ustaca slalomlar ile devam ettikten sonra iç sesinizden gelen "yok lan kesin unuttu bu adam bizi" telkini ile sizi dürtmesinin ardından "kaptan biz x camiisinin önünde inecektik ama!?!" soru-ünlem karışımı cümlenizin ardından, kaptanın umarsız ve fütursuz bir tavırla söyleyeceği "hadi yaa ben sizi unuttum, niye hatırlatmadınızki geçtik ya biraz önce orayı" cevabı ile karşılaşırsınız. Artık yapacak bir şey yoktur. Dolmuştan inersin. İnşallah mesafe yakındır da yürüyerek ulaşabilirsin, yoksa yeni bir maceraya atılma, bin taksiye git.

Yani diyeceğim o ki; Allah kimseyi bilmediği bir memlekette dolmuş şoförünün insiyatifine bırakmasın. Çok kötü çooook.

0 comments :

Yorum Gönder