Başlamadan uyarayım, içerik dahilinde bir takım genellemeler
mevcuttur. Her genellemenin ardından istisnaları dile getirip “siz hariç”
demekle uğraşmak istemediğim içten bu şekilde girizgahımı yapayım dedim,
istisnalar üstüne alınmasın, ya da alınsın çok da umurumda değil.
Pırlanta, altın, mücevherat gibi mana olarak hiçbir anlam
ifade etmeyen ama insanoğlunun sapkınlığı yüzünden neye göre değer biçildiği
bile belli olmayan bu süper pahalı materyallerin kadınları etkileme gücünü bir
kenara bırakırsak, ikinci sırada çiçekler gelir herhâlde.
Çiçek ile mücevheratı kıyasladığımızda çiçek daha insanı
boyutta bir hediye olarak kalıyor. Doğanın sana sunduğu bir şey; Canlı !
Doğuyor, büyüyor ve ölüyor. Sen emek verirsen daha güzel oluyor, emek vermediğinde
yok olup gidiyor…
Bir an için yazıya böyle güzel güzel başlayıp devam edeyim
dedim ama beceremedim, ben asıl bahsetmek istediğim konuya hemen giriş yapayım.
Şimdi bu ofis çalışanı diye tabir ettiğimiz, beyaz görünümlü
mavi yakalılar korkunç bir psikolojik çerçeveye sahipler. Hayalleri, hayattan
beklentileri, değer yargıları falan bombok afedersiniz. Bu sebeple üzüldükleri,
sevindikleri, mutlu oldukları şeyler de çok acayip.
Mesela bu ofis çalışanı kızlarımızı hayatta en mutlu eden
şeylerden birisi ilişki içerisinde bulunduğu; sevgilisi, nişanlısı (bu unvan da
dünyanın en içi boş unvanıdır, nişanlı ne demek lan ! cinsel hayatınıza
resmiyet kazandırmak için uydurduğunuz bir unvan. Konu hakkındaki gerekçeli
açıklamamı farklı bir başlıkta yaparım) ya da kocası (muhtemelen pratikte “kociş”
diye hitap eder) tarafından çalıştığı ofise gönderilen çiçektir.
Bu ofise gönderilen çiçekler sevgililer günü, doğum günü,
evlilik yıldönümü gibi önceden belli günlerde zaten hatun kişimiz tarafından
beklenilmektedir. Çünki bilir ki kendisi gibi ofisindeki diğer hemcinslerine de
bu çiçek gelecektir. Oldu ki kahramanımıza çiçek gelmedi, kendisine çiçek gelen
diğer hemcinslerine “yok canım ya biz sevmiyoruz öyle şeyleri” diye açıklama
yapar ancak o erkek boku yedi ! “Sen bana niye çiçek göndermedin lan amk ayısı”
demez (keşke böyle net olsa) aylar sürecek trip atmalı sancılı sürecin fitilini
ateşler
Gelelim kendisine çiçek gelen hatun kişimize. Şimdi bu
çiçeği getiren çiçekçi arkadaş tabi öyle elini kolunu sallayarak çıkamıyor
ablanın bulunduğu kata, önce bir güvenlik önlemi ile karşılaşıyor. Güvenlik,
ablamızı arayıp “Müjgan hanım size bir çiçek geldi” diye ilk müjdeyi veriyor,
işte bundan sonrası çok önemli, eğer abla yüksek bir ses tonuyla “aaa çiçek mi
geldi ?” derse işte bu ofisteki diğer hemcinslerine olayın ilk delegasyonudur,
alt mesaj “ha ha haaa bakın pislikler bana (duruma göre kociş ya da aşkito)
çiçek gönderdi” dir. Ulan amk kezbanı dürüm söylediğinde güvenlik seni
aradığında “aaaa dürüm mü geldi ?” diyor musun ? niye bu kadar basit bir olayı
kişisel mücadele haline getirme çabası içerisindesin.
Neyse gelelim sürecin devamına. Çiçeğin kata gelmesi ile
birlikte çalışma arkadaşları hatun kişilerin davranışları iki farklı şekilde
gelişir yüksek oranda. Birinci; kahramanımızın Müjgan’ın mevcut ilişkisinden
haber olmayan çalışma arkadaşlarından “Aaaa Müjgan ! Kimden geldi o çiçek öyle”
diye ilk saldırıyı gerçekleştiren ofisin kaşarlanmış ablasının tepkisidir. Yani
demek istiyor ki “vay vay vayyy, kızım senin madem ilişkin var da niye hiç
belli etmedin lan bu zamana kadar, neyin peşindesin hıııı!?” dır.
İkinci tepki ise mevcut ilişkisi Müjgan tarafından gerek
instagrama koyduğu fotoğraflarla olsun, gerek parmağında milletin gözüne
sokarcasına taşıdığı yüzükle olsun, gerekse de lüzumlu lüzumsuz ilgili erkeğin
muhabbetini açması ile olsun çoktan halka mal edildiği için “Ooo Müjgan’cım,
Berke mi gönderdi ? ne yazıyor notta ?” şeklinde gerçekleşen Müjgan’ın da
aslında duymak istediği tepkidir. Müjgan’ın aslında bu soruya “.nanın .mı
yazıyor” diye cevap vermesi gerekir ki bu tepkiyi verse konu harika bir şekilde
kapanacak, ama Müjgan’ın tepkisi; “ya hiç beklemiyordum valla sürpriz yapmış,
şaşırttı YİNE beni” şeklinde olur ve kendisine uzun zamandır çiçek gelmeyen
çalışma arkadaşları karşısında gururlandıkça gururlanır, böbürlendikçe
böbürlenir, pirensesleştikçe pirensesleşir ve bu prensesliği ile onların üstüne
bütün haşmeti ile çöker ! Müjgan bundan sonra içten içe diğer arkadaşları,
özellikle de yaşı 30 civarında olup ilişkisi olmayan ve alt beyinin kendisine
dikte ettiği EVLEN EVLEN EVLEN emirlerine kısa ve orta uzunluktaki vadede cevap
veremeyeceğini kendisine itiraf etmekten aciz arkadaşları tarafından gizli bir
düşmandır. Ve hepsi Müjgan’ın o Berke’den ayrılmasını dört gözle beklemekte
olup, teselli vermek kamuflajı ile intikamlarını almayı dört gözle
beklemektedirler.
Ah Müjgan !
1 comments :
Bir de kadın olarak belirtmek isterim ki; bu kalıplardan birine her türlü girmek zorundasın. Yani ne yapsan yapmacıksın. Aslında olay sadece şudur mesela: "Sana çiçek gelir, çiçeği alır ve getiren kişiye teşekkür eder, masana oturursun" ama bu bile "cool olmaya çalışıyor" kalıbına hemen sokuverir seni. Şimdi ben bunu yazdım ya, benim cool olduğuma kanaat getirdiniz di mi? :) Sizi gidi kalıpçılar sizi.. :)
Yorum Gönder