28 Mart 2016 Pazartesi

Beyaz Yakalı Yarış Atları

Orta ve Orta Üst gelir seviyesinde yer alarak özellikle İstanbul dışında yaşayan ailelerin farkında olmadan kendi ezildikleri sistemin daha da güçlü büyümesi için güdüledikleri; plaza dünyasının insanlığın temel vasıflarından mümkün olduğunca uzaklaştırarak içine aldığı, görünüm olarak beyaz ancak içinde bulunduğu maddi ve manevi koşullarla değerlendirildiğinde aslen koyu mavi yakalı olan bireyleriz hepimiz, en azından birçoğumuz.

Çok büyük bir genelleme içermesine rağmen “Sermaye bölünmek istemez” söylemi, istisnaları göz ardı edersek içinde yaşadığımız sistemin en temel kuralını oluşturuyor. Şöyle yakın çevrenizdeki zenginleri bir kenara bırakın, üst düzey yönetici olarak nitelendirilen insanlara bakın, birçoğu aynı klanın parçalarını oluşturuyorlar. Zincirleme bir süreç sanki. Zengin ve güçlü olanın çocuğu yakını ıvırı zıvırı da bu abileri ablaları gibi hızla yükseliyor, büyüyor ve zenginleşiyor. Yaşadığımız, vatandaşı olduğumuz ülkenin bu zamana kadar kimsenin itiraf edememesine rağmen hep ikinci sınıf vatandaşı olarak değerlendirilen, görünmez bir duvarla toplumsal yapıdan ayrı yaşamaya mahkûm edilen işçi sınıfının çocuklarıysa zaten ortada yoklar. İşçi sınıfının dışlandığına dair şüpheleriniz ya da itirazınız mı var? o zaman bir bakın sosyal çevrenize, var mı etrafınızda hiç işçi çocuğu? Belki birkaç istisna bulabilirsiniz. Peki, nerede bu insanların kendileri ya da çocukları? Yoklar, çünkü insanlığa dair değerlerini yitirmiş iktidarlarca toplumsa değer olarak dayatılan birtakım saçmalıkların kanıksandığı basiretsiz toplumlarca yaşayan ölüler olarak realize edilir gerçek emeğin sahibi bu insanlar.

Sınıf bilincinin oluşması mevcut sistemin en büyük korkusudur, dolayısıyla sınıf bilincinin oluşmaması için de en geçerli algı ve toplumsal dönüşüm operasyonu küçük burjuva sınıfını oluşturmaktır. Asla burjuvaların yaşadığı kast sistemine erişemeyecek olan bu küçük burjuva sınıfının günümüz koşullarında değerlendirildiğinde en temel özelliği çalıştığı şirketin senede bir yaptığı personel yemeğinde eğlenmek, yıllık izninde 10 gün yaptığı tatilin reklamını sosyal medya üstünden arkadaşlarına yapmak ya da güneşli hafta sonlarında Pazar kahvaltısı keyfisi yapmaktır, n’oldu tanıdık mı geldi bir yerlerden?

Sistemi işleten çarkların arasında ezilip, yavaş yavaş yok olurken, dünyanın gerçeklerine kapattıkları algıları sebebiyle bunu fark edemeyen küçük burjuvaların hayali “ben de x hanım/y bey gibi müdür olabileceğim” olacak olup, büyük ihtimalle olamayacağı x hanım/y bey gibi olmaya giden yollarda yaptığı her hareketi mubah sayacaktır. Yetiştiği ortam sebebiyle, ilkokuldan başlayıp bütün öğrenim hayatı boyunca bir yarış atı gibi yetiştirilen bu bireyler aslında hiçbir şey için emek harcamadıklarından dolayı gerçek emeğin ne olduğunu da bilmemeleri sebebiyle kendilerinin bir şeyleri hak ettiklerini sanacaklar. Çünkü emeğin kutsallığı, politize olamamış ebeveynleri tarafından apolitik yetiştirilmiş bu bireylere asla öğretilmemiş, başarı çok para kazanmakla ölçülebilecek bir kavram olarak yansıtılmış ve dolayısıyla yarış atı öğretisiyle hazırlandıkları sınav sürecini önlerde bitirerek doktor, avukat, yönetici falan gibi kalburüstü olarak tanımlanmış meslekleri icra edebilecek puanları alanların çok para kazanması normal, emeğiyle çalışanların da çok para kazanmalarının anormal olduğu kanıksatılmış.

Bütün bu süreci çok basit bir damıtma sisteminden geçirdiğimizde karşımıza çıkan sonuç şu ki; Bizler, sistemin üst basamaklarına çıkan kaygan zeminde debelenen küçük burjuva sınıfı olarak kalın ve yüksek duvarlarla kendilerini güvence altına almış olan gerçek burjuvaların purolarını tüttürüp, İskoçya’nın bilmem ne bölgesinden gelen binlerce dolarlık viskilerini yudumlarken izledikleri yarış atlarından pek de farklı değiliz. Bunu, bütün ilahi dinlerin temelini oluşturan zenginlerin rahatı bozulmaması için fakirlerin şükretmesi gereken öğretiyle beraber de değerlendirebilirsiniz.

Menfaat odaklı yaşayarak, devrin adamı olma özelliğini her daim fütursuzca sergileyen; gurur, haysiyet gibi kavramlardan yoksun bireylerin değer yargılarının uyuşmadığı insanları eleştirdiği temel söylemleri olan "Rakı masasında ülke kurtarmak" eylemiyle paralel bir doğrultuda içinde bulunduğum ve çıkmamın da pek mümkün olmadığı bu sistemi eleştirdim.
Çünkü yaşasın rakı masasında ülke kurtaranlar !

0 comments :

Yorum Gönder