Orta ve Orta Üst gelir seviyesinde yer alarak özellikle
İstanbul dışında yaşayan ailelerin farkında olmadan kendi ezildikleri sistemin
daha da güçlü büyümesi için güdüledikleri; plaza dünyasının insanlığın temel
vasıflarından mümkün olduğunca uzaklaştırarak içine aldığı, görünüm olarak
beyaz ancak içinde bulunduğu maddi ve manevi koşullarla değerlendirildiğinde
aslen koyu mavi yakalı olan bireyleriz hepimiz, en azından birçoğumuz.
Çok büyük bir genelleme içermesine rağmen “Sermaye bölünmek
istemez” söylemi, istisnaları göz ardı edersek içinde yaşadığımız sistemin en
temel kuralını oluşturuyor. Şöyle yakın çevrenizdeki zenginleri bir kenara
bırakın, üst düzey yönetici olarak nitelendirilen insanlara bakın, birçoğu aynı
klanın parçalarını oluşturuyorlar. Zincirleme bir süreç sanki. Zengin ve güçlü
olanın çocuğu yakını ıvırı zıvırı da bu abileri ablaları gibi hızla yükseliyor,
büyüyor ve zenginleşiyor. Yaşadığımız, vatandaşı olduğumuz ülkenin bu zamana
kadar kimsenin itiraf edememesine rağmen hep ikinci sınıf vatandaşı olarak
değerlendirilen, görünmez bir duvarla toplumsal yapıdan ayrı yaşamaya mahkûm
edilen işçi sınıfının çocuklarıysa zaten ortada yoklar. İşçi sınıfının
dışlandığına dair şüpheleriniz ya da itirazınız mı var? o zaman bir bakın
sosyal çevrenize, var mı etrafınızda hiç işçi çocuğu? Belki birkaç istisna
bulabilirsiniz. Peki, nerede bu insanların kendileri ya da çocukları? Yoklar,
çünkü insanlığa dair değerlerini yitirmiş iktidarlarca toplumsa değer olarak
dayatılan birtakım saçmalıkların kanıksandığı basiretsiz toplumlarca yaşayan
ölüler olarak realize edilir gerçek emeğin sahibi bu insanlar.
Sınıf bilincinin oluşması mevcut sistemin en büyük
korkusudur, dolayısıyla sınıf bilincinin oluşmaması için de en geçerli algı ve
toplumsal dönüşüm operasyonu küçük burjuva sınıfını oluşturmaktır. Asla
burjuvaların yaşadığı kast sistemine erişemeyecek olan bu küçük burjuva
sınıfının günümüz koşullarında değerlendirildiğinde en temel özelliği çalıştığı
şirketin senede bir yaptığı personel yemeğinde eğlenmek, yıllık izninde 10 gün
yaptığı tatilin reklamını sosyal medya üstünden arkadaşlarına yapmak ya da
güneşli hafta sonlarında Pazar kahvaltısı keyfisi yapmaktır, n’oldu tanıdık mı
geldi bir yerlerden?
Sistemi işleten çarkların arasında ezilip, yavaş yavaş yok
olurken, dünyanın gerçeklerine kapattıkları algıları sebebiyle bunu fark
edemeyen küçük burjuvaların hayali “ben de x hanım/y bey gibi müdür
olabileceğim” olacak olup, büyük ihtimalle olamayacağı x hanım/y bey gibi
olmaya giden yollarda yaptığı her hareketi mubah sayacaktır. Yetiştiği ortam
sebebiyle, ilkokuldan başlayıp bütün öğrenim hayatı boyunca bir yarış atı gibi
yetiştirilen bu bireyler aslında hiçbir şey için emek harcamadıklarından dolayı
gerçek emeğin ne olduğunu da bilmemeleri sebebiyle kendilerinin bir şeyleri hak
ettiklerini sanacaklar. Çünkü emeğin kutsallığı, politize olamamış ebeveynleri
tarafından apolitik yetiştirilmiş bu bireylere asla öğretilmemiş, başarı çok
para kazanmakla ölçülebilecek bir kavram olarak yansıtılmış ve dolayısıyla
yarış atı öğretisiyle hazırlandıkları sınav sürecini önlerde bitirerek doktor,
avukat, yönetici falan gibi kalburüstü olarak tanımlanmış meslekleri icra
edebilecek puanları alanların çok para kazanması normal, emeğiyle çalışanların
da çok para kazanmalarının anormal olduğu kanıksatılmış.
Bütün bu süreci çok basit bir damıtma sisteminden
geçirdiğimizde karşımıza çıkan sonuç şu ki; Bizler, sistemin üst basamaklarına
çıkan kaygan zeminde debelenen küçük burjuva sınıfı olarak kalın ve yüksek
duvarlarla kendilerini güvence altına almış olan gerçek burjuvaların purolarını
tüttürüp, İskoçya’nın bilmem ne bölgesinden gelen binlerce dolarlık viskilerini
yudumlarken izledikleri yarış atlarından pek de farklı değiliz. Bunu, bütün ilahi
dinlerin temelini oluşturan zenginlerin rahatı bozulmaması için fakirlerin
şükretmesi gereken öğretiyle beraber de değerlendirebilirsiniz.
Menfaat odaklı yaşayarak, devrin adamı olma özelliğini her daim fütursuzca sergileyen; gurur, haysiyet gibi kavramlardan yoksun bireylerin değer yargılarının uyuşmadığı insanları eleştirdiği temel söylemleri olan "Rakı masasında ülke kurtarmak" eylemiyle paralel bir doğrultuda içinde bulunduğum ve çıkmamın da pek mümkün olmadığı bu sistemi eleştirdim.
Çünkü yaşasın rakı masasında ülke kurtaranlar !
Çünkü yaşasın rakı masasında ülke kurtaranlar !
0 comments :
Yorum Gönder