26 Şubat 2018 Pazartesi

Benim İçin Önemsiz Olan Şeyler 2: Başarı Hikayeleri

Başladığı her işi yarım bırakma konusunda bir dünya markası olan ben, neredeyse kimsenin takip etmediği kendime ait bu dijital platformda başlattığım "Benim İçin Önemsiz Olan Şeyler" serisindeki ilk maddeyi paylaşmamın ardından 508 gün geçmesine müteakip benden beklenen kararlılık seviyesinde serinin ikinci yazısını yazmaktayım, bir alkışınızı alırım, çok sevinenler öpebilir de.

Fazla takıntıları olan bir insan değilim ama "Kurumsal Dünya" düzenine aşırı şekilde sinir olmaktayım. Aslına bakarsanız, asıl taktığım konu bu iğrençliklerle dolu kurumsal dünya düzeninde bir yere gelmiş yönetici/patron sınıfındaki insanların birer kahraman, birer kurtarıcı ve örnek alınması gereken insanlar olarak görülmesi.

Zenginlik kavramının şerefsizlikle eş anlamlı olduğu konusunda değişmesi mümkün olmayan bir dünya görüşüm var, özellikle de zenginliklerini çok çalışmanın sonucu olduğu konusunda hikayeler anlatan insanlara ayar oluyorum. Lan olm hiç mi aranızda define bulan, devlet ihalesi yakalayıp devleti düdükleyen, ne bileyim kaçakçılık vs gibi illegal işlere bulaşarak köşeyi dönen yok? Hepiniz mi çok çalışarak zengin oldunuz? Helalll beeeee.


Neyse, ana konudan çok fazla uzaklaşmadan konuma döneyim. Aslında böyle ilgisini toplama konusunda zorluk yaşanmasını hiperaktiviteye, aşırı zekaya falan bağlıyorlar da bence alakası yok, yani öyle bir şey olsa ben kesinlikle ana konuda uzaklaşamazdımashdakhfakfh.

Hani Angelina Jolie’yle bir ara aşk yaşayıp kişisel gelişim ayağına keriz ayıklayan bi havuç kafa vardı ya, neydi onun adı? Heh, M*tin H*ra. Tamam tamam aşk yaşadığı kişi de Adriana Lima’ydı. Bu havucu TedX konuşmacısı olarak vakti zamanında konferansa falan da çıkarttılar, hatırladınız değil mi? Hatırlamayan ve bilmeyenler için özet geçeyim; bu havuç bomboş içeriğe sahip konuşması esnasında kurumsal dünya olarak nitelendirilen iğrençlikler deryasındaki tüm köşebaşlarını tutmuş, yönetici vasfıyla 5 haneli maaşlara çalışan gerizekalıları “Ayağa kalk hadi, Kollarını açmanı istiyorum , Kollarını aç ve zıpla, Gülümse biraz hadi, Gülümse, Ve sarıl etrafındakilere” diyerek maymuna çevirmiş, aralarında biri de çıkıp “N’apıyosun lan sen amk değişiği” dememekle birlikte hepsi evrimin ilk aşamalarındaki neanderthaller gibi birbirlerine sarılarak zıplamıştı. Midem bulanarak izlediğim bu salaklıklar silsilesinde “başkası adına utanma” duygusunu  vücudumun en küçük yapı taşına kadar hissettim.

İzlenmesini kesinlikle tavsiye etmemekle birlikte merak edenler için linki buraya bırakıyorum.


Bunun gibi bir çok örnek var ama bu örnek benim için ileri boyutta bir dangalaklık göstergesi olduğundan dolayı bunun üstünden gitmek istedim. Çünkü bu Metin Hara’nın kitaplarını alanlar da, bunun konferansına tonla para ödeyip gidenler de, bunun konferansını düzenleyenler de, hemen hemen hepsi başarı hikayesi dinlemeyi ve anlatmayı seven tipler! Kapasite ve mentalite bu.

Bakın sevgi tanecikleri; Mevcut kapitalist sistem içerisinde bazı noktaların bazı kişilerle doldurulması gerekir çünkü sistem bunu gerektirir. Bu kişiler de yazılı kural olmamasına rağmen belli başlı kriterlere sahip olmakla birlikte oyunu sistemin kuralına göre oynayacak kişilerden seçilir.

Dolayısıyla “Çok çalıştım, çok çabaladım ve bu günlere geldim” masalının doğruluğuna inananları gözlerinden öperim. Ben bu söylemin “Çok çalıştım, çok çabaladım, biraz katakulli yaptım, bunun yanında da birazcık göt yalayarak birtakım kişilerin de hakkını yiyerek bu günlere geldim” söyleminin doğruluğuna inanıyorum.

Bu kadar, bitti :)


0 comments :

Yorum Gönder